Sağlıklı bir kişinin gelecekte kalp hastası olma olasılığı tahmin edilebilir mi? Bu sorunun yanıtı “evet” Uzmanlar geliştirilmiş risk hesaplama sistemleri ile bunu yapabiliyor. Yaşanılan ülkenin dahil olduğu risk derecesi, yaşınız, cinsiyetiniz, sigara kullanıp kullanmadığınız, tansiyon ve kolesterol değerleriniz üzerinden, 10 yıllık kalp krizi, inme ve kalp - damar hastalıklarından ölüm riskiniz hesaplanabiliyor. Bu konuda risk hesaplamasına yardımcı ek testler tehlikeye dikkat çekmenin yanında hayat kurtarıyor. Habertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu’nun haberi.
Sağlığın korunması ruhsal ve fiziksel olarak iyi durumda olmak anlamına geliyor. Bu aktif süreç, yaşamı ciddi şekilde planlamayı gerektiriyor. Bu açıdan bakıldığında dünyada ölüm nedenlerinin ilk sırasında yer alan kalp-damar hastalıklarından korunmanın toplumun genel sağlığı üzerinde fark yaratan bir etkisi bulunuyor. Ataşehir Florence Nightingale Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Yiğit Çanga, konuyla ilgili önemli noktalara dikkat çekip bilimsel veriler paylaşıyor.
KALP-DAMAR HASTALIK RİSKİNİ AZALTMA YOLLARI
Dengeli beslenme, düzenli fiziksel aktivite ve koroner arter kalsiyum skorlama testinin kalp sağlığını güvence altına alma konusunda önemli sonuçları bulunuyor. Sigara içmemek, alkol tüketmemek (veya alkol miktarını azaltmak) yeterli uyku ve stresle başa çıkma yollarını uygulamak da kalp - damar hastalıkları riskini önemli ölçüde azaltıyor.
RUTİN BESLENMEDE OLMASI GEREKENLER
Doç. Dr. Yiğit Çanga dengeli beslenmeyi Akdeniz tipi beslenme prensiplerinin uygulandığı, harcanılandan fazla kalori almamaya dikkat edilen ve geniş bir yelpazede faydalı gıdaların tüketildiği bir beslenme şekli olarak tanımlayarak, “Dengeli beslenmede olmazsa olmazlarımız bulunuyor. Listenin en başında antioksidan özelliklerinden ve zengin lifli yapısından yararlanıp her gün tüketmemiz gereken rengarenk sebze ve meyveler var. Zeytinyağı, balık, badem, ceviz, fındık gibi besinler yağlı tohumlar ve yüksek oranda doymamış yağ asitleri içerdikleri için beslenme rutinimiz içinde yer almalılar” diyor ve devam ediyor; “Bir diğer ana başlık tahıllar. Tam tahıllar zengin ve kaliteli lif içerikleriyle sağlıklı bağırsak florası için temel besin maddeleri arasında gösteriliyor. Bulgur, siyah pirinç, karabuğday, tam buğday unundan yapılan integral makarna, yulaf ve kinoa bunların en önemlileri. Kuru baklagillerden mercimek, nohut, fasulye, bezelye ve bakla da çok önemli bitkisel protein kaynakları arasında bulunuyor.
ARALIKLI ORUÇ FAYDALI MI?
Bunlara ek olarak günlük orta düzeyde 3-4 fincan kahve (ilk tercih filtre kahve) haftada 1 adet avokado, antioksidan zengini kakao ve sarımsak da kalp-damar sağlığı açısından akılda tutulması gereken besinler arasında bulunuyor. Beslenme düzeniyle ilgili önerimiz olan ve son yıllarda yararları saptanan aralıklı oruç ise akşam belirli bir saatten sonra yemek yememek ve uykuda geçen süre ile birlikte toplam 13-16 saat aç kalma prensibine dayanıyor. Aralıklı orucun kötü huylu kolesterol, trigliserid, açlık şekeri ve insülin direnci gibi metabolik değerlerde çok ciddi yararları bulunduğu görülüyor. ’’
FİZİKSEL AKTİVİTE İLE KALP KRİZİNİN ÖNÜNE GEÇİLİR Mİ?
Sağlıklı yaşam tarzının diğer önemli ayağını ise fiziksel aktivite oluşturuyor. Doç. Dr. Yiğit Çanga “Haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta aerobik fiziksel aktivite hedefini tutturmak çok önemli. Orta yoğunlukta aerobik fiziksel aktivite; orta veya tempolu yürüyüş yapmak (4,1-6,5 km/saat) yavaş bisiklet sürmek (15 km/saat)yaklaşık 8 km/saat hızla koşmak anlamına geliyor. Fiziksel aktivite süresi arttıkça elde edilen yarar da artış gösteriyor. Hareketsiz ve egzersize yeni başlamış kişilerde aktivite düzeyinin yavaş yavaş artırılması gerekiyor. Yaşlıların, kilosu veya kronik hastalığı olanların haftada 150 dakikayı tamamlayamasalar bile koşullarının elverdiği ölçüde aktif olmaya gayret etmelerini öneriyoruz. 40 yaşın üstünde günde 10 dakikalık fiziksel aktivitenin ölüm dahil pek çok riski azalttığı biliniyor. Aerobik fiziksel aktiviteyle birlikte haftada en az 2 gün yapılan direnç egzersizleri de kalp krizi ve ölüm risklerinde ek düşüş sağlıyor’’ diyor.
KALP HASTASI OLMA OLASILIĞINIZ TAHMİN EDİLEBİLİR
Sağlıklı bir yaşam tarzı ve rutin kontrollerle kalp hastalıklarını önlemek, tedavi etmekten çok daha kolay ve düşük maliyetli olarak değerlendiriliyor. Doç Dr. Yiğit Çanga, “Bu nedenle bize gelen sağlıklı bir kişinin gelecekte kalp hastası olma olasılığını tahmin etmek istiyoruz’’ diyor. Peki bu mümkün mü? Avrupa ve Amerika’da bunun için geliştirilmiş çeşitli risk hesaplama sistemlerinin bulunduğunu söyleyen Çanga, ‘’Yaşadığınız ülkenin dahil olduğu risk derecesi, yaşınız, cinsiyetiniz, sigara kullanıp kullanmadığınız, tansiyon ve kolesterol değerleriniz üzerinden, 10 yıllık kalp krizi, inme ve kalp damar hastalıklarından ölüm riskinizi hesaplayabiliyoruz. Bunun sonucunda örneğin kolesterol ilaçları gibi koruyucu tedavilerin gerekliliğine, kolesterol değerinize sadece rakamsal olarak bakmayıp risk düzeyinize göre karar veriyoruz’’ diyor.
BU TEST İLE KALBİNİZ GÜVENDE
Risk hesaplamasında yardımcı ek testler bunu yapmayı kolaylaştırıyor. Doç Dr. Yiğit Çanga, dünyada bu amaçla en sık kullanılan testin, “koroner arter kalsiyum skorlama” olduğunu söylüyor. Bu test ile kalp damarlarındaki plakların varlığı ve yaygınlığı, damarlardaki kalsiyum miktarı ölçülerek tespit ediliyor. Bu konuda 2. sırada yardımcı test olarak “karotis” (şah damarı doppler ultrasonu) bulunuyor. Şah damarında saptanan plaklar koruyucu tedavileri kullanma ihtiyacının belirleyicilerinden olarak değerlendiriliyor.
ERKEN DÖNEMDE TESPİT KALP SAĞLIĞINIZI BÖYLE KORUYOR
Kalp damarlarındaki kireçlenme, kalp krizi ve inme gibi sorunların riskinde artış anlamına geldiği gibi erken dönemde tespit edildiğinde geri döndürülebilir bir süreç olarak değerlendiriliyor. “Günümüzde atardamar ve kapakçıklarda oluşan kireçlenmenin aktif bir süreç olduğu ve önlenebileceği görüldü” diyen Çanga devam ediyor; “Damar kireçlenmesinin altında yatan temel mekanizma yumuşak dokulardaki kemik dokusu üretimidir. Gelişimsel, iltihabi ve metabolik faktörlerin tümü bu süreci etkiler. Şeker kireçlenmeyi artırırken, insülin bu süreci durdurma yönünde etki eder. Bu nedenle insülin direncinin kireçlenmeyi kolaylaştırdığını söyleyebiliriz. D vitamini, K2 vitamini, kalsiyum ve magnezyum mineralleri vücudumuzda dengeli bir şekilde bulunduklarında kalsiyum damarlar ve kalp kapakları gibi yumuşak dokulara çökmek yerine, olması gerektiği gibi kemik dokusuna yerleşirler. Tam bu noktada D vitamini takviyelerinin K2 vitaminiyle dengelenmesi gerektiğine dikkat çekmek isterim. K2 vitamini, D vitaminiyle birlikte bağırsaklardan emilimi artan kalsiyumun kemik dokusuna yerleşmesini sağlayan ve gıdalarda çok yaygın bulunmayan bir vitamindir. Bu amaçla D vitaminiyle işbirliği içinde çalışırlar.
ATARDAMAR YAŞI HESAPLANABİLİR Mİ?
‘Koroner arter kalsiyum skorlaması adıyla bilinen tetkik, bir tarama testidir. Kalp- damar hastalığı olmayan kişilerde özellikle aspirin ve kolesterol ilaçları gibi koruyucu tedavilerin gerekliliğini planlamak için kullanılan basit, güvenilir, tekrarlanabilir ve yaygın bulunan bu test 40 - 70 yaş arası sağlıklı kişilere tomografi cihazıyla düşük dozda radyasyon verilerek uygulanır. Çekim sırasında ilaç kullanılmaz ve herhangi bir riski yoktur. Testin sonuçlanma süresi 15 saniyedir. Kalsiyum skorunun 0 olarak ölçülmesi gelecekte kardiyovasküler bir sorun geçirme olasılığının çok düşük olduğu anlamına gelir. Kalsiyum skoru arttıkça risk de buna paralel olarak artmaktadır. Skorun 300-400’ün üzerinde olması riskin büyük oranda artması anlamına gelir. Koroner kalsiyum skoru, damar duvarındaki kireçlenmenin göstergesi olup damarda oluşan darlık derecesini öngörmez. Bu, kalsiyum skoru yüksek olan herkesin rutin olarak anjiyografi olması gerekmediği anlamına gelir. Kişinin kalsiyum skorunun, tansiyon ve kolesterol değerlerinin bilinmesi, gerçek yaşından daha önemli olan atardamar yaşının hesaplanması demektir.”
KALSİYUM BİRİKİMİNİ AZALTAN BESİN VE TAKVİYELER
*Allisin: Sarımsağın etken maddesi
*Butirat: Bağırsak bakterilerinin sebze ve tam tahıl kaynaklı liflerden ürettiği kısa zincirli yağ asidi